23 Kasım 2008
Alınacaklar Listesi
Sweat(Uzun kollu bir şeylerin eksik olduğunu hissettim.Alayım bir kasa)
512 mb ekran kartı(Bayram paralarımla alacağım seni ve gelsin bütün oyunlar önüme)
Çorap(Siyah olsun,kısa olsun bir de bir kaç tane şekilli bir şeyler olsun.Kahrolası çorap düşmanı conversler)
Nevresim takımı(Yine cafcaflı bir şeyler alacağım tabiki)
Bilgi Küpü(Bu kitabı almazsam deliririm,ağlarım,üzülürüm)
Kutu kutu nescafe(Vazgeçilmezlerimdensin.Sensiz hayat olmaz olsun)
Şimdilik bu kadar...
21 Kasım 2008
Bir oh çekmek lazım!
13 Kasım 2008
Hile
03 Kasım 2008
Verin milletime gazı!
Petrol fiyatları artıyor efendim,dolar fırlıyor elimizden bir şey gelmez zam lazım zam.Milletime yılda %20 zam verin yeter.Zira aynı konu elektrik için de geçerli.Onu konuşmayalım.Botaş doğalgazdan 6,5 trilyon gelir elde ediyormuş.Ondan sonra durmak yok yola devam.
Verin milletime gazı!
02 Kasım 2008
Hey Yunanlı kaçma gel!
Bakın hele.Gemisi batmış bir Rum kaptan yolcularını bırakıp nasıl da kaçıyor?Teleksten gelen haberleri sırayla tarıyorum.Cankurtaran feribotua binip gemiyi ilk terketen o olmuş.Sesizce sızıvermiş.Kimse tanımasın,kimse ayıplamasın diye de üniformasını çıkarıp sivllerini giymiş.Gömleğini apoletlerini sökmüş.Hey gidi koca Yunan hey!Tarihe bakıyorum 30 Ağustos 1971.
Nedir,ne oluyor?
30 Ağustoslarda kaçar mısınız böyle hep?
Senin dedelerin de yine böyle bir 30 Ağustos sabahı İzmir'deki Kordonboyu'nda arkalarına bakmadan kaçıyorlardı.Sandal manda ya da cakurtaran teknesi bulanlar kaçtılar.Gerisi denize döküldü.
Kaçma gel.Korkma!Arkandan Türk kovalamıyor artık.Gemine dön.
.......:::::::Rauf Tamer'in 30 Ağustos 1971 yılındaki köşe yazısı
Kim Eşek?
-Ben gidiyorum.
-Nereye?
-Tekrar şehre iniyorum.Son bir tecrübe daha yaşamak istiyorum.İçimde ukde kalmasın.
-Boşuna gitme.Bu insanlarla sen yapamazsın.
Öküz gider...
Gider ama iki gün bile dayanamaz.Tekrar dağa çıkar.İyice hırpalanmış,insanlar tarafından kötü kullanılmış,yorgun,bitkin bir haldedir.
Derken inek de aynı tecrübeye kalkar ve laf dinlemeyip şehrin yolunu tutar.Üç günden fazla dayanamaz tabi.
Bu defa eşek:
-Ben de gitmek istiyorum.Eşeksem bu kadar da eşek değilim ya.Gidip ben de bir defa şansımı deneyeyim.
Eşek de gider.İki gün,beş gün,bir hafta,on ay eşek yok.Bir sene,iki sene derken,dört senenin sonunda nihayet gözükür.Fakat o ne?Bu eşek,sanki bizim eşek değil.Gerilmiş,ense kulak yerinde,üst-baş gayet şık,ağzında da bir puro.Kendisini bekleyen arkadaşları heyecanla sorar.
-Nerelerdesin?
-Sormayın başıma gelenleri.
-Çabuk anlat.
-Şehre gidince bir kalabalık gördüm,merak ettim neler oluyor diye bir bakıvereyim dedim.Baktım,adamın biri kürsüye çıkmış nutuk atıyor.Halk da bağırıp çağırıyor.Ben de bağırdım.Dönüp beni gördüler.En iyi sen bağırıyorsun dediler,çık biraz da kürsü de bağır.
-Çıktın mı?
-Zorla çıkardılar.Ben bağırdıkça onlar alkışladı,ben bağırdıkça onlar alkışladı.Neticede beni omuzlarda taşıyıp daha yüksek yerlere çıkardılar.en iyi yerleri en mühim koltukları bana verdiler.Ve ayıptır söylemesi.
-Söyle söyle.
-Beni başkan yaptılar,başkan.
Kısa bir sessizlik...
İnek ve öküz birbirlerine baktılar ve ikisi birden:
-Peki neden orda kalmadın da döndün?
-Daha fazla kalamazdım.Dördüncü senenin sonunda eşek olduğumu anlayıp koyverdiler.
Belki komik ama düşününce trajik bir durum.Seçimleri ne kadar da güzel yansıtmış bir yoldan.Acaba aramızda da vah benim eşek kafam diyen var mı?
Bir gitarın başına gelebilecek en güzel şey=Slash(Saul Hudson)
Slash..Asıl ismi Saul'dur adamımızın fakat bu takma ismi ona yakın bir aile dostu koymuştur.Çocuklukta bisiklet tutkusu çoktur kendisinin ve ödülleri vardır.Taaa ki anneannesi ona tek telli bir gitar alana kadar.Tek tel mek tel çalışmaya başlamış yeni tutkusu gitar olmuş.Jimi Hendrix,Jimmy Page'den çok etkilenmiş adamımız ve kendini gitara adamaya karar vermiş.Özel ders almaya başlamış fakat bu ona sıkıcı geliyormuş efenim gidip kendi başına öğrenme çabası içindeymiş ve günde 12 saat civarlarında gitar çalışarak bu durumlara gelmiş.Okul hayatı batar tabi.Bundan sonra müzik hayatı başlıyor.Poison grubuna giremiyor.Road Crew-Black sheep-Guns N'Roses-Slash's Blues Ball-Snakepit-Velvet Revolver grupları hayatından geçmiştir sırasıyla.Onu fazla konuşmaya gerek yok aslında.İnanılmaz karizması,gitar tutuşu,sahne duruşu ve inanılmaz etkili,kendine has tekniğiyle bir çok kişinin gönlüne taht kurmuştur o.Michael Jackson'ın give in to me,black or white şarkılarının gitaristi odur efenimm.Hadi yaaa dediyseniz açın dinleyin bakalım.Hemen anlaşılıyor işte bu ses Slash'in Gibson'ın dan çıkıyor.Bir de gibson var değil mi?Bir çok gitar kullanmıştır fakat ona has olanı elbette Gibson Les Paul'dur.Bir çok kişinin bu gitarı alma sebebidir bu herif.Anlatarak bitiremezsiniz.Sadece dinlersiniz.Son söz olarak da;
Slash gibi çalabilirsiniz ama onun gibi parçalar çıkaramazsınız.
Sınırlı sayıda üretilen biri
01 Kasım 2008
Buluşmak Üzere
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım...
Can Yücel
Kaldırımdaki Gözyaşı
...
Yağmur şiddetini artırıyordu.Yüzüne düşen her bir damla aklında başka bir anıyı canlandırıyordu.Üşümüştü ama önemli değildi.Kaldırıma oturdu,taşlara baktı.Belki de onların yerinde olmak istemişti.Ne de olsa hep bir aradaydı kaldırım taşları.Üstlerinden onca yük geçmesine rağmen bir arada kalmasını biliyorlardı..Ama o.Onlar.Kaldırım taşları gibi değildiler.Kaldıramayacakları kadar yük vardı üstlerinde.Taşımaya kalksalar belki de kırılacaklardı.
Ellerini yüzüne kapattı.Yağmur iyice hızlanıyordu.Gözlüklerinin camları iyice ıslanmış,elindeki kağıt parçası yok olmaya başlamıştı.Neydi elindeki kağıt?Belki bir hevesle aldığı biletin bir parçası,belki o muhteşem günden kalma gazeteden bir bölüm,belki de defterden koparılmı bir anıydı.Ama gittikçe eriyor,gittikçe yok oluyordu.
Kağıda baktı,kaldırım taşlarına baktı ve tutamadığı gözyaşını kaldırıma bıraktı.Bir dala gözyaşı bırakmıştı sadece.Ama o gözyaşının içinde neler vardı kim bilir... Kırmızı-beyaz olan taşların tam ortasına düştü gözyaşı.O bile ne yapacağını bilememişti belki de.Ortada kalmıştı.Yağmur yağdı gözyaşı kayboldu.
Kaybolan gözyaşı umut muydu,acı mıydı,mutluluk mu?Belki de hepsi vardı içinde.Peki onun içinde ne kalmıştı?Acı mı,hüzün mü,isyanlar duyguları mı?Belki de hepsi.
Ayağa kalktı.Gidecek bir yeri olmadığına inanıyordu ya da inandığı yere gidemiyordu.Yağmur sustu,o yürüdü.Arkasına bir kez daha baktı.Kaldırım taşları parlıyordu yağmur sularından kalma izlerle.O parıltılar bir şey ifade ediyor muydu?O anda hiç bir şey anlam ifade etmiyordu.Her şey o kadar boş ve basitti ki...