25 Mart 2013

Tam da bizim için bir uygulama: KaleBenim

        Türkün ata sporu güreştir derler varsın öyle desinler ama bildiğim tek bir şey var. O da futbol bizim için vazgeçilmez şeylerden biri. Kanımızda var olan futbol, taraftarlık tutkusu bize her şeyi yaptırır. Basketbolmuş, voleybolmuş hikaye. Tüm gündemi ilgilendirecek tek şey futboldur ülkemizde. Büyük şirketler ve markalar da bunu çok iyi bildiği için her daim peşinden koşmuştur bu kavramın.

        İnternet üzerinde de bu zamana kadar yapılmış oyunlar, uygulamalar ilgi çekmiştir. En son Yandex'in Fenerbahçe ve Galatasaray'ı ortaya sürüp yaptığı yarışma sonunda 20 milyon civarı Yandex browserı indirilmişti. Yandex yeni yarışmalarını ve reklamlarını da futbol üzerinden devam ettiriyor. Şu an en iyi pazarlama yöntemlerinden biri bu haklılar.



        Konuyu hafif isyankar açmış gibi görünsem de futbol üzerine yapılan çalışmalar hoşuma gidiyor. Bugün rastladığım bir uygulama da gayet hoşuma gitti. KaleBenimSodamedya tarafından geliştirilmiş konum tabanlı bir uygulama. Bayrak dik, kaleleri fethet sloganıyla hayli gaz verici bir şekilde olaya girmişler. Uygulama şu an iphone kullanıcıları için mevcut lakin Android için de yakında geleceğini söylüyorlar. KaleBenim, mekan verilerini Foursquare üzerinden alıyor. Facebook üzerinden giriş yaptıktan sonra takımınızı seçiyor ve amigo olma yoluna adım atmış oluyorsunuz. Elinizde bayrağınız gittiğiniz her mekanda, haşırtt diye mekana bayrağı dikebiliyorsunuz. Gittiğiniz mekan da yapılan check-inlere göre renk değiştiriyor. En fazla hangi takımın taraftarı dikmişse bayrağı o mekan (kale) ele geçiriliyor. Mekanlara da kale denilmiş ki bu da atraksiyonu artırıyor, iyice oyun havasına sokuyor insanı. Evet oyun dedik. KaleBenim uygulamasında Gamification öğelerinin vazgeçilmezlerinden rozetleri de görüyoruz.



        Yukarıda gördüğünüz gibi 5 rozet kazandım şimdilik. İtü İşletme Fakültesi'ne Fenerbahçe bayrağını da diktim. Uygulama yaygınlaşırsa bol küfür yiyeceğim canları sağolsun. Yaptığınız aksiyonlara göre çeşitli rozetler kazanıyorsunuz. Hem kendi takımınızı temsil ediyorsunuz hem de sizi gururlandıracak rozetleri kazanıyorsunuz. Mekanın en çok bayrağına sahipseniz Amigo, kendi takımınızın stadyumuna 10 bayrak diktiğinizde Kombine rozeti almanız gibi. Rakip takımın mekanlarını fethederek bayrağınızı asilce sallamanız da ödüllendiriliyor. Yeni sürümlerle birlikte yeni rozetler de gelecekmiş. Webrazzi'deki habere göre 4 ayda tamamlanmış uygulama ve şu anda gelir modeli yok.

        Konum tabanlı çok sayıda uygulama geliştirildi. Bir çoğu havada kaldı. Foursquare mantığı bile henüz yeni yeni yaygınlaşmaya başlamışken farklılık yaratabilecek uygulamalar ayakta kalacaktır. Bu uygulamanın da farklı ve bir o kadar da bizden olduğunu düşünürsek iyi bir ivme yakalayacağını düşünüyorum, umuyorum. Farklı uygulamalara ihtiyacımız var. Hem de Türkçe! Gelir modeli üzerinde birkaç farklı yol uygulanabilir gibi geliyor bana ve umarım da iyi şeyler yaparlar. Uygulamada emeği olan herkesin eline sağlık diyelim. Bayrağınız hiç inmesin!  

03 Şubat 2013

Ocak Ayında Neler İzledim?

       İşe girdikten sonra evde film izleme devri bitti denilebilir benim için. Yerli Türk dizisi de izleyemiyorum. Nedeni uzun gelmesi. Diziler zaten 2 saati geçiyor, filmler keza öyle. Bunlar yerine yabancı dizi ve anime izlemek daha mantıklı geliyor. Art arda izlenilen 2-3 dizi bir film uzunluğunda olmuyor mu oluyor elbette ama bana kattığı fayda ve hazzın daha fazla olduğu hissindeyim.

       2013 Ocak ayı benim için daha çok sinemada geçti. Ocak ayını 3 filmle kapattım. Evde film izleyemedim yine. Yanında yabancı dizi ve animeler de var elbette.  Geçelim. 

Pi'nin Yaşamı - Life of Pi

       Fragmanı ilk izlediğim günden beri beklediğim bir filmdi. Bengal kaplanı işin içinde olduğu için gerisi teferruat oluyordu. İşin içinde Ang Lee de olunca merak uyandırıyor tabii ki. Gözümüz kapalı gittik filme elbette. Görsel olarak çok güzel öğeler barındırmakla birlikte Pi Patel'in kaplan Richard Parker'la olan yolculuğu da beklenilen kadar efsane olmasa da güzeldi. Tek korkum Parker'ın ölmesi olacaktı ki bunu yaşamadık. Evet kedigilleri çok seviyoruz her ne kadar vahşi olsa da. 


Anna Karenina
       Aylin'in gitmek istediği bir filmdi. Sahne geçişleri tiyatral olan film en başta biraz sıkıcı görünse de daha sonra hoşuma gitmeye başladı. Konu yine aldatmak üzerine ve sinirlerimi zıplattı. Aldatılan adam da Jude Law lakin filmde o havasından eser yoktu tabii. Rahip amcamız aldatılıyor terk ediyor, affediyor bir daha aldatılıyor ve yüzyılın tokatını bir kez daha yemiş oluyor. Oyunculuklar da iyiydi. Pişman olmadık gittiğimize.



CM101MMXI Fundamentals

      Gösterileri çok övülüyor bir o kadar da korsana karşı iyi korunuyordu. Ses kayıtları çıkmıştı ama hiç dinlemedim. Biliyordum Cem Yılmaz mimikleriyle çok daha iyi. Nitekim gülmekten altımıza kaçırabilecek kadar güldük. Karın kaslarımız ağrıdı, ağzımız elimizde çıktık sinemadan. Cem Yılmaz kadar başarılı bir sahne komedyeni geleceğini sanmıyorum. Oynadığı rollerden daha komik bir adam daha bilmiyorum şahsen. 2013'e gülerek girelim güzel şeyler olsun vaadiyle girdik. 2013 bu şov kadar güzel geçer umarım.



      Geçelim dizilere. Hali hazırda takip ettiğim dizilere değil de yeni başladığım dizilere değineyim dedim.

25 Ocak 2013

Lufthansa'dan Gamification Projesi: FlyVenture

        Gamification (Oyunlaştırma) etkilerini yavaş yavaş Türkiye'de de görüyoruz.Yeni medya düzeninde çok çekici olan bir pazarlama yolu gamification. Dünya çapında büyük markaların yaptıkları uygulamalar ve ulaşılan sonuçlara bakılınca iyi bir kurgunun ne kadar işe yarayabileceğini ve bu kavramın önünün çok açık olduğunu söyleyebiliriz.

         Lufthansa Alman Hava Yolları da Fly Venture adında bir projeyle karşımıza çıkıyor. Henüz çok yeni bir kampanya. Proje Studio Nord tarafından geliştirilmiş. Uygulama size verilen görevleri yapıp puan toplamanızı ve bu puanlarla ödül kazanmanızı sağlıyor. 2013 yılı boyunca devam edecek uygulamada her hafta ödül kazanma şansınız var. İphone ve Android kullanıcıları uygulamayı telefonlarına yükleyebiliyor.


          Uygulamaya kayıt olduktan sonra çeşitli görevleri yapmanız gerekiyor. Bu görevler Facebook, Twitter ve Foursquare gibi sosyal medya araçları kullanılarak yerine getiriliyor. Twitter üzerinden belirlenen hashtagin paylaşılması ve Foursquare üzerinde çeşitli yerlerde check-in yapılması görev çeşitlerinden bazıları. Yıl boyunca yenilecek olan uygulamada daha sonraki görevler soru-cevap ve fotoğraf ekleme şeklinde karşımıza çıkacak. Görevlerden biri de e-bültene üye olmak. Bu sayede görev hakkında yardım alabiliyor ve diğer gelişmelerden haberdar olabiliyorsunuz.



         Uygulamanın arayüzü iyi tasarlanmış ve gayet kullanışlı. Oyunlaştırma mekaniklerinden görev-skor tablosu-ödüller bölümü kullanılmış. Aynı zamanda arkadaşlarınızın yaptığı aktiviteleri de görebiliyorsunuz. Görevleri tamamladıkça aldığınız puanlar kaydediliyor. Haftalık ve genel olmak üzere 2 puan türü var. Her hafta çeşitli ödüller kazanabildiğiniz gibi sene sonunda en çok puan toplayan kişi de büyük ödülün sahibi oluyor. Büyük ödül de aşağıda gördüğünüz gibi yurt dışı seyahati.


         Sonuç olarak güzel bir proje. Marka bilinirliği ve sadakatini artıracağına inanıyorum. Sadece  fazlaca sıkılgan olan halkımız 1 yıl boyunca ödül için yarışacak mı onu merak ediyorum. Kopanlar olacaktır muhakkak yarıştan. Bekleyelim görelim.

25 Eylül 2012

Markaların Türkçe Hassasiyeti

        Lise yıllarında başladı Türkçe takıntım. Durmaksızın da devam ediyor. Öyle ki artık aldığım kitabın, okuduğum dergi veya gazetenin, ya da dolaştığım internet sitesinin nasıl bir Türkçe kullandığını kontrol ediyorum hemen. Amacım kötü değil, tamamen alışkanlık. Tüm kuralları biliyormuş havasına da girmedim hiç. Ne hatalar yapıyoruz aslında bir bilseniz. Sadece yazım yanlışı üzerine olması gerekmiyor. Kullandığımız kelimelerin aslında ne anlam taşıdığını bilmediğimiz zamanlar oluyor. Bu hataları ben de yapıyorum ama bu yazıda belirttiğim husus yazım yanlışları üzerine. Eski yazılarıma bakıyorum ben de "cnm, tmm" şeklinde tabirleri çok kullanmışım internette. O zamanlar Messenger'dan kalma bir dilimiz olduğu belliymiş. Her şeyi yapmışımdır lakin dahi anlamındaki "ki" ve "de" leri bitişik yazmadım. O hatayı yaptıysam kendimden utandım her gördüğümde. Psikopatlık derecesinde takıntılıyım ayrı yazılma meselesine. Rahatsız oluyor muyum? Tabii ki hayır. Bir cümle kurmadan önce, en ufak bir tereddütüm varsa doğru olup olmadığını kontrol ediyorum. TDK ile de çok ters düştüğüm zamanlar olmuyor değil.  

        Konuya böyle bir giriş yaptıktan sonra markaların bu konudaki tutumlarına ve gösterdikleri hassasiyete değinmek istiyorum. Şu an yaptığım iş editörlük. Bu da Fransızca aslen ama konuşma diline çoktan girmiş bir kere. Neyse yazdığım her şeyin düzgün olmasına gayret etmem gerekiyor. Benim gibi diğer editörlerin de. Özellikle büyük markalar bu konuda çok hassas davranmalı. İş ilanlarında gördüğümüz "Türkçe'ye hakim" lafı boşuna değil. Aksine her iş ilanında bunu görmek beni mutlu ediyor. Dediğim gibi girdiğim internet sitelerinden aldığım bir kaç görüntüyle yazımı örneklendirmek isterim. Örnekleri görünce en çok yapılan hataları siz de anlayacaksınız.



        Gördüğünüz hata nedir? 20.00'da. Okunurken sıfırların katılmadığı için 20.00'de olması gerekiyor. Star Tv'nin sitesini bu hatayı yaptıktan sonra dikkatle inceledim. Bir daha bunun gibi bir hata yapmadılar. Bunun dışında aşağıda vereceğim diğer örneklerin de doğru kullanıldığını gördüm. Aceleyle yazılmış olabilir adı üstünde hata. Bir daha tekrar etmemeleri güzel.


26 Ağustos 2012

İyi Bir Satışın İncelikleri

        Üniversitede Pazarlama Araştırmaları dersini aldığım son sene Perakende Pazarlama Araştırmaları konusu çok ilgimi çekmişti. Perakende sektöründe uygulanması gerekenler, müşterilerin alışveriş alışkanlıkları, müşterinin algısını değiştirme yöntemleri...

         Hocamız (Doçent Metin Argan) ilk olarak şu soruyu sormuştu. "Bir mağazaya girdiniz, ilk hangi tarafa yönelirsiniz?" Sınıftan çeşitli cevaplar geldi. Yapılan araştırmalara göre ise bir mağazaya girildiğinde genellikle sağ tarafa doğru yönelim oluyor. Bunun sebebi ise aslında çok basit. Birçok insanın sağlak olması. Sağ elin, kolun kullanılması, sağ tarafın daha güvenilir hissedilmesi bunu en basit şekilde açıklıyor. Bu da beraberinde şunu getiriyor. Sağ tarafa kadın, sol tarafa ise erkek ürünleri konulmalı deniyor. Malum kadınların alışverişe daha çok zaman ayırmaları. Diğer noktalara bakalım.
--Yeni ve özel ürünler mağazaların sonuna doğru konuyor çünkü müşteri mağaza girdiği zaman ilk beğendiği şey ne kadar güzel olursa olsun diğer mallara da bakmak istiyor. Genelde sonlara doğru bakacağı mallar güzelse "Bum" satın alma gerçekleşiyor. 
--Giyinme kabinleri de mağazanın girişine yakın olmamalı. Bu da kabine gidene kadar olan rafların incelenme oranını artırıyor.
--Yine yukarıdaki olguya bağlı olarak mağazaların içine büyük aynalar konuluyor. Bu; mağazanın hem daha geniş görünmesine yol açtığı gibi, müşterilerin aynada kendilerine bakarken fark edecekleri ürünleri beraberinde getiriyor.
--Müşterilerin birçoğu alışverişe akıllarında spesifik bir şey olmadan çıkıyor. Daha doğrusu alışveriş sonunda satın aldıkları ürün aslında hedeflerinde olmayan bir ürün oluyor.Bu noktada da mağazaların alışverişe yöneltme gücü öne çıkıyor. Mağaza girişlerinin, ferah olması, mağazada çalışanların sık boğaz edecek şekilde müşterilerin peşinde dolaşmaması gerekiyor. Yine mağaza düzeni önemli. Müşteriler mağazaya girdiklerinde görebildikleri alanlara gitme isteği duyuyorlar. Bu da raf ve reyonların karışık olmaması gerektiğini gösteriyor. Müşteri baktığı zaman mağaza içinin çoğunu görmek istiyor.
--Yemek söz konusu olduğu zaman mutlaka koku çok önem arz ediyor. Söz konusu yiyecek olduğu zaman koku en çok güvenilen duyu organı.
--Her gördüğümüzde komik buluyoruz ama satış rakamlarının yuvarlak hesap yerine 24.99 şeklinde yazılması da satın alma üzerinde etkili.

         Bu tip noktaların geneline Satış Antropolojisi deniyor ve ciddi bir araştırma grubu var. İnsan ihtiyaçları ve bu ihtiyaçları karşılama davranışları sürekli değişmese de bu sektörde yapılan her araştırma farklı bir sunumu beraberinde getiriyor.